
EMİRGAN KORUSU
368.751,42 m² toplam alanı olan Yıldız Korusu, İstanbul'un BeÅŸiktaÅŸ İlçesinde yer alır ve Balmumcu'dan Ortaköy'e uzanan Palanga Caddesi kuzey ve doÄŸu sınırını, Ortaköy'den BeÅŸiktaÅŸ'a uzanan ÇıraÄŸan Caddesi güney sınırını oluÅŸturur. 232 Ada, 8 Parsel olup mülkiyeti İstanbul BüyükÅŸehir Belediyesine aittir.

TARİHÇESİ
 
Tarihi çınar aÄŸaçlarının hükümranlıklarını ilan ettikleri görkemli bir alan ve hayran olmanın kaçınılmaz olduÄŸu muhteÅŸem boÄŸaz manzarası, ışık oyunları ile sizleri karşılayan göl, XIX. yy’dan kalan tarihi köÅŸkler ve baktıkça içinizi aydınlatan, huzur ve enerji veren rengârenk laleler. BoÄŸaz boyunca rastlayacağınız meydanların ve alanların içinde en davetkârıdır burası. Evet, doÄŸru tahmin ettiniz. Burası dillere destan Emirgan.
XVI. yy baÅŸlarına kadar bu bölgede bir yerleÅŸim mevcut deÄŸildir. XVI. yy’ın ortalarında ise bu alan NiÅŸancı Feridun Bey’e bağışlanmıştır. Bu tarihten itibaren burada bir yazlık köÅŸk, bir av köÅŸkü ve yazlık bahçeler yapılmış böylece semt iskân edilmeye baÅŸlamıştır. Osmanlı Devleti öncesinde ise Bizans hükümranlığında Baltalimanı’ndan İstinye Koyuna kadar uzanan bu arazi parçası servi ormanı halindeydi ve yöre “Servili Orman” yunanca ismiyle Kyparades ismiyle ün yapmıştı. Osmanlı egemenliÄŸinde de bu bakir yapısını bir süre muhafaza etmiÅŸ, XVI. yy’ın ortalarında ise NiÅŸancı Feridun Bey’e verilmiÅŸtir. Bu bağış sonrasında bölge “Feridun BaÄŸçesi”, “Feridun PaÅŸa BaÄŸçesi” adlarıyla anılmıştır. Günümüzde Emirgan ismi ile anılmasının sebebi ise tarihi bir olaya dayanmaktadır.
Evliya Çelebi
IV. Murad
İranlı bir asilzade olan Emir Güne Han, 1635 senesinde gerçekleÅŸtirilen Revan Seferleri sırasında kalesini savunmamış ve IV. Murad’a savaÅŸmadan teslim olmuÅŸtur. IV. Murad’da Emir Güne Han’ı bu davranışından dolayı ödüllendirmiÅŸ, yanına almış ve İstanbul’a getirmiÅŸtir. Emir Güne Han burada Yusuf PaÅŸa adını almıştır. IV. Murad, o tarihe kadar Feridun PaÅŸa Bahçesi olarak anılan yaklaşık 500.000 metrekarelik yeri hediye olarak Emir Güne Han’a vermiÅŸtir. Evliya Çelebi’nin ÅŸiirsel bir dille tasvir ettiÄŸi koruda bu iki arkadaÅŸ çok uzun bir süre keyifli muhabbetler etmiÅŸtir. Ancak Emir Güne Han’ın talihi, IV. Murad’ın vefatından sonra ters dönmüÅŸtür. IV. Murad’dan sonra tahta çıkan Sultan İbrahim, Emir Güne Han’ı diÄŸer adıyla Yusuf PaÅŸa’yı idam ettirmiÅŸtir. El konulan malları, bahçeleri ve yalısı Sadrazam KemankeÅŸ Kara Mustafa PaÅŸa’ya geçmiÅŸtir. Bu tarihten sonra burası Emirgûne BaÄŸçesi, Mirgün BaÄŸçesi adlarıyla anılır ve zamanla Emirgan’a dönüÅŸür.
Mısır Hıdivi İsmail Paşa
Sultan Abdülaziz
XIX. Yüzyılda Sultan Abdülaziz koruyu Mısır Hıdiv’i İsmail PaÅŸa’ya vermiÅŸtir. Semtin simgesi olan ve bülbülleriyle anılan Emirgan Korusu içinde renkleri ile anılan üç köÅŸk vardır. İsmail PaÅŸa sahile muhteÅŸem bir yalı yaptırdıktan sonra koruya da Sarı, Beyaz ve Pembe köÅŸkleri inÅŸa ettirmiÅŸtir. Bunların yakın çevresini de çok güzel bir park halinde tanzim ettirmiÅŸtir. Yüksek duvarlarla çevrili olan koruluk 472.000 metre karedir. Mısır’ı yönetirken büyük borçlar yapan İsmail PaÅŸa, 1879’da Fransız ve İngilizlerin baskısıyla alaÅŸağı edilmiÅŸ ve hayatının son günlerini Emirgan’da geçirmiÅŸtir. Koru, İsmail PaÅŸa’nın ölümünden sonra üç çocuÄŸu arasında paylaÅŸtırılır, onların ölümünden sonra diÄŸer varisler bahçeyle ilgilenmez ve pek çok nadide çiçeÄŸin bulunduÄŸu tarhlar bakımsızlıktan bozulur. Bahçe Lütfü Kırdar’ın İstanbul Belediye BaÅŸkanlığı döneminde varislerden satın alınarak 1943’te halka açılmıştır.
Beyaz KöÅŸk
Pembe KöÅŸk
Sarı KöÅŸk
Korudan BoÄŸaziçi’nin görünümü çok güzeldir, cepheye yakın yerde birbiriyle baÄŸlantılı iki gölet, iki su aynası vardır; göletlerin üst kenarında Kaskad-Grotto’lar (sünger taklidi dondurma taşı) yükselir; küçük patika, merdivenler ve köprülerle maÄŸaraya girip çıkılır. Koruda
hıdivden kalma üç bina vardır. Bunlardan Sarı köÅŸk ÅŸale üslubundadır; 1954’te yangın geçiren köÅŸk onarılmıştır; ancak tamamı 1979’da Türkiye Turing ve Otomobil Kurumunca restore edilerek bir katı ve bahçesi kafe olarak açılmıştır. İkinci yapı olan pembe köÅŸk korudaki yapıların en eskisidir ve klasik Türk evi stilindedir. Bu yapı da 1982’de restore edilmiÅŸ, alt katı Türk üslubunda kafe, üst katı BoÄŸaziçi Müze Evi ve BoÄŸaziçi Kitaplığı olarak halka açılmıştır. Üçüncü yapı, neoklasik üslupta masif bir bina olan Beyaz KöÅŸk’tür. Bu bina da Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nca restore edilmiÅŸ, salonları ile büyük hacimli odaları, klasik müzik icra edilen bir kompleks haline dönüÅŸtürülmüÅŸtür. Åžerifler Yalısı, Hamid-i Evvel Camii, Boyacıköy gibi simge mekânlara da ev sahipliÄŸi yapmaktadır Emirgan. Hamid-i Evvel Camii daha çok bir evi andırmaktadır. 1782 senesinde Sultan I. Abdülhamid tarafından yaptırılmıştır. 1783’te de meydandaki çeÅŸmeyi inÅŸa ettirmiÅŸtir. Cami 1838’de II. Mahmud tarafından onarılarak bugünkü halini almıştır. Duvarları taÅŸ ve tuÄŸla
Şerifler Yalısı
olan caminin çatısında ahÅŸap malzeme kullanılmıştır. Tek ÅŸerefeli minaresiyle dikkat çeken yapı iki yangının ardından tarihi eser hırsızlarının da kurbanı olmuÅŸtur. 2009’da restorasyon geçiren caminin yanında bir de Hünkar kasrı vardır. Yaptırılan çeÅŸme ise Emirgan Camii önündeki meydancıkta, büyük çınarlar altında sekiz cepheli geniÅŸ saçaklı, kubbeli bir meydan çeÅŸmesidir. I. Abdülhamid tarafından Emirgan bahçesi bir boÄŸaz köyü olarak kurulurken cami ve bir hamam ile birlikte yaptırılmıştır; sekiz cephesinde, yüzünde mütenazır olarak dört çeÅŸme
Hamid-i Evvel Camii
vardır. Bütün cepheleri mermer kaplı olup Türk barok üslubunda kabartmalarla tezyin edilmiÅŸtir. İstanbul’un abidevi sanat eserlerinden çok güzel bir çeÅŸmedir. I. Abdülhamid bu meydan çeÅŸmesini zevcelerinden HümaÅŸah Kadın ile oÄŸlu Åžehzade Mehmedin ruhlarını ÅŸâd etmek için onların adına yaptırmıştır. Bu bakımdan çeÅŸmeye “HümaÅŸah Kadın ve Åžehzade Mehmed ÇeÅŸmesi” adı da verilebilir. Sekiz beyitlik tarih manzumesi, iki beyit bir çeÅŸmenin üzerine gelmek üzere yazılmıştır.
XVIII. yüzyıl eseri, zarif bir yapı olan Åžerifler Yalısı ise muhtemelen XVII. yüzyılda Emir Güne Han’ın Divanhanesi yerine inÅŸa edilmiÅŸtir. 1945’teki istimlak sırasında Harem kısmı yıkılmış, sahille baÄŸlantısı kesilmiÅŸtir. BoÄŸaz’ın Avrupa Yakası’ndaki bu en eski yalı bir zamanlar Mekke Åžerifi Hüseyin’e aittir. Åžerif, Arapları Osmanlı İmparatorluÄŸu’na karşı ayaklandırması karşılığında İngilizlerden kendi krallığını tanımasını istemiÅŸtir. Arabistanlı Lawrence ile iÅŸbirliÄŸi yaparak Haziran 1916’da Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmıştır. Bir yandan İngilizlerle çarpışan Osmanlı, Hüseyin’in oÄŸullarının yönettiÄŸi Arap birlikleri ile de savaÅŸmış ve kayıplar vermiÅŸtir. OÄŸullarından Abdullah 1921’de Ürdün Emiri, diÄŸer oÄŸlu Faysal’da İran Kralı olmuÅŸtur. Türkiye’de halifeliÄŸin 1924’te kaldırılmasının üzerine Åžerif Hüseyin kendisini halife ilan etmiÅŸtir.
XVIII. yüzyılda Sultan III. Selim boyama sanatının geliÅŸtirilmesi ve ihtiyaç duyulan feslerin yapılması amacıyla Kırklareli’den İstanbul’a getirttiÄŸi aileleri Emirgan ve Baltalimanı arasına yerleÅŸtirmiÅŸtir. BoÄŸaz’ın en güzel köylerinden birinin adı o gün bugün Boyacıköy olarak anılmaktadır. Arka sokaklarından birinde Ermeni kilisesi mevcuttur. Surp Yerits Mangants (Üç Kutsal Çocuk) kilisesi 1836 yılında yapılmıştır. İlk restorasyonunu 1885’te geçirmiÅŸ olan kilise, 2004 yılında bir kez daha restore edilmiÅŸtir.
Kozalaklı ve iÄŸne yapraklılardan fıstık çamı, kızılçam, Halep çamı, aÄŸlayan çam, veymut çamı, sahil çamı, Avrupa ladini, mavi ladin, konik ladin, Lübnan sediri, mavi Atlas sediri, Himalaya sediri, yalancı servi, Japon kadife çamı, Arizona mavi servisi, kokulu servi, porsuk, DoÄŸu mazısı, geniÅŸ yapraklı aÄŸaçlardan da çınar yapraklı akçaaÄŸaç, diÅŸbudak yapraklı akçaaÄŸaç, daÄŸ akçaaÄŸacı, Japon akçaaÄŸacı, atkestanesi, gülibriÅŸim, adi gürgen, katalpa, çitlembik, mahlep, erguvan, fındık, kırmızı yapraklı Avrupa kayını, sivri meyveli diÅŸbudak, çiçekli diÅŸbudak, sabun aÄŸacı, sarısalkım, morsalkım, karayemiÅŸ, defne, kurtbaÄŸrı, saray laleleri, alev aÄŸacı, ateÅŸ dikeni, daÄŸ muÅŸmulası, Malta eriÄŸi, akkavak, yabani kiraz, zakkum, salkımsöÄŸüt, gümüÅŸi ıhlamur, Londra çınarı, Macar meÅŸesi, sık ve bol rastlanılan aÄŸaç ve çalı türleridir. İstanbul BüyükÅŸehir Belediyesi her yıl Mayıs ayında koru içinde bir “Lale Bayramı” düzenlemektedir. İlk defa 1960’ta gerçekleÅŸtirilen bu bayram, laleciliÄŸi geliÅŸtirmek ve lale yetiÅŸtiriciliÄŸini teÅŸvik etmek amacı gütmektedir.
​